Uzun zaman önce okudum fakat yazmaya bir türlü fırsat bulamamıştım. İhsan Oktay Anar’dan iki kelime de olsa bahsetmesem olmazdı. Önce Puslu Kıtalar Atlası'nı aldım elime, okumaya doyamadım. İstanbul’un yıllar öncesinde gezinip tarihi kokladım ama bu koku bana o eski diline rağmen, pek bir tanıdık geldi.
Puslu Kıtalar Atlası çok keyifli ve çok güzel bir kitap,
tavsiyemdir. Kendi tarihimi yaşanmamış kadar uzak gördüğümü fark ettim kitabı
okurken. Oysa ki insanlar genel hatlarıyla aynılar. Tarihteki insanlara,
sokaklara bakış açım yabancı bir ülkeye gitmeden önce hayalimde çok garipleştirdiğim
ama içindeyken oldukça normal hissettiğim haller gibiydi.
Ardından Suskunlar’ı aldım elime. Suskunlar ise suskun, sessiz
girdi hikayesine. İstanbul sokaklarını adım adım dolaştırdı. Kare kare,
okuduklarımı izletti bana. Bir süre sonra İstanbul, Tasavvuf, musiki, hayaller,
sokaklar, hurafeler, hayaletler… hepsi birbirine geçti.
Dinlediğim masalların çocukluğumda üzerimde oluşturduğu
etkiyi garip bir şekilde hissettiren dizeleri var Anar’ın. Sanki yeniden
çocuğum ve bana anlatılan masallar gibi, o dönemlerin gerçekliğince yeniden inanıyorum.
Sanki duyduğum tüm hurafelere hep inanır haldeymişim de bu kitaplar onları bana
tekrar anlatmış gibi. Hem hayal hem de içerik olarak büyük bir gerçeği işaret
eder gibiler.
“Belki de bu dilencinin yegane meziyeti, gemicilere yol gösteren
Kutup Yıldızı gibi daima sabit olmasıydı”
“Biz insanlara “Gel” diyenleriz. Doğru yere geldin.”
“Senin temiz kalbine ihtiyacımız var. Bazıları var ki buraya
gelir ve bulur, yine bazıları var ki bizler onda huzuru buluruz.”
“Senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim “Gel” dememiz
değil, ayrıca onların sana “Git” demeleri. Hiç kimseye “kötüdür” deme. Aslında onlar,
bilmeden iyilik eden insanlardır.”
Satırları bireysel olarak değil de genel olarak düşünürsek,
benim için hepsi evrenin işleyişinden gizemler ve yanıtlar fısıldıyor.
“Ama efendim, bu eserde bir kusur olduğu muhakkak. Ama kusurun
nerede olduğunu bulamadım. Bu semainin bir tek sesi bile değiştirilse ahenk
bozulur. Çünkü mükemmel bir eser.”
“Evet öyle. Ama mükemmellikle güzellik aynı şey değildir… çirkin
bir şeyi güzel yapmak mümkündür ama, mükemmel bir şeyi güzel kılmak çok daha
zahmetli bir iştir.”
Suskunlar’ın kapağını kapattığımda harika bir hal içindeydim.
Gülümsüyordum, içim huzurla doluydu ve düşüncelerim kalabalık bir suskunluğa
büründü.
1 yorum:
Puslu Kıtalar Atlası açılış cümlesi ile bile çoğu kitabı geride bırakır zaten. Suskunları henüz okumadığım için bir şey söyleyemeyeceğim.
Bu arada size bir ödülüm var, onu da takdim etmek isterim. :)
http://rekursifdusunce.blogspot.com/2013/02/liebster-blog-award-liebster-blog-odulu.html
Yorum Gönder