24 Kasım 2010

İş Bankası Yayınları - Nehir Söyleşi Dizisi

Bir süredir İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılan söyleşileri okuyorum. Bu kitapları okuyana kadar, söyleşi ve biyografi içerikli kitaplardan keyif alamayacağımı düşünürdüm. Ta ki Türkan Saylan’la yapılan söyleşilerden derlenen kitap elime geçene kadar.

Güneş Umuttan Şimdi Doğar
"Türkan Saylan Kitabı"

Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun Türkan Saylan’la yaptığı söyleşilerden derlediği bu kitap bende, Türkan Saylan’ın retrospektif sergisini geziyor hissi uyandırdı. Son dönemlerinde televizyon ve gazetelerden tanıdığım fakat kim olduğu ve neler yaptığı konusunda fikir sahibi olmadığım bu insanı, bu kitapla tanıdım. Binlerce cüzamlı hastayı tedavi edişi, o hastalara yaklaşımı, olaylar karşısındaki yıkılmaz tavrı, yıllar öncesinde Türkiye’de bir kadın olarak üstlendiği rol ve modern fikirleriyle çok güzel, gerçek bir insan vardı karşımda. Bir insanın durmak bilmeden çalışması ve kendini yardıma muhtaç insanlar için doğal bir refleks gibi adayışı muhtemelen her

14 Kasım 2010

Endonezya - Tanjung Pemancingan



Saatler önce kalktık Endonezya’dan. Bu limandan daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim çünkü bu bölgeye bir buçuk yıl kadar önce de gelmiştik. Bu kez daha fazla gezdik ve daha çok fotoğraf çektik. Aklımızda kalan dükkanların bir kısmının kapandığına bir kısmının aynı şekilde bizi beklediğine tanık olduk.

Kendine özgü etnik dokusuyla modern hayatın birbirine geçmeye çalıştığı bu yerde dolaşmaktan oldukça keyif aldık.








11 Kasım 2010

İtalya-Taranto




İki gecedir harika bir dolunay var. Denizde olmanın en büyük keyiflerinden biri de ayın ve gökyüzünün aldığı hallerine, çok az insanın görebileceği şekliyle tanık olmak. Şehrin içindeyken mehtabı anlamak mümkün olmuyor çoğu zaman. Şehir ışıkları ay ışığını bastırırcasına aydınlıkken, okyanusun ortasında harika bir dolunay bir resmin içindeymişiz gibi bir mekan sunuyor gemi üzerindekilere.

O sakin, sessiz deniz yolculuklarının ardından, ışıklı bir kente yanaşmanın tadıysa çok daha farklı. Şehir ve ışıkları uzaktan görünmeye başladığında mehtap ve yıldızları unutuveriyor insanoğlu.

07 Kasım 2010

Ruhani Albümler

Müziğin en çok sevdiğim tarafı ruhumu doyurma niteliği taşıması. Evet, müzik ruhun gıdası. Bunu iliklerimde ve ruhumda hissedebiliyorum. Sıkılmadan defalarca dinlediğim pek çok sanatçı ve albüm var ama bu yazımda bütün bir albüm olarak konusunun kişisel aşkın dışına taştığını düşündüğüm ve beni bu açıdan etkileyen albümlerden bahsetmek istedim. Sanırım Türk Rock Müziğinin en çok bu taraflarını seviyorum. Günlük kaygılarla yazılmış bayağı şarkılar yerine insanın gerçekliği ya da farklı sosyal konuları irdeleyen niteliğe sahipler.   

  Kurban
 Sahip
   
 Eğer müzikle ilgili bir kabiliyetim olsaydı, bu albümü ben yapmış olmayı isterdim. Tam da bu sözlerle ve bu sertlikte… Kurban grubunu ilk çıkışlarından beri severim ama böyle bir albüm çıkarabileceklerini hiç düşünmemiştim. Hem Kurban grubuna yakışır bir albüm olmuş hem de içerik açısından farklı olmuş. Rock müzik dinleyenlerin bir kısmı, böyle bir vokal ile söylenen şarkıların Türkçe sözlere uymayacağını düşünürler. Bana göre, bu albüm bu önyargılara bir cevap niteliğinde, harika bir albüm.


Misafir

“…
Eskiden büyük bir kapı vardı
Şimdi duvar olan yerde
Artık ben insana
Dost değilim

Gelse son misafir
Misafirim Azrail

Can dolaştı, döndü geldiği yere
Bir durakta indi vardı evine
Anladı o an hayat bir gezidir
Can emanet ruh misafir
…”

Mesih

“…
Her yerde suç var
Ve her yerde suçlular
Her yerde göç var
Ondan yabancılar
Her tende renk var
Ruhlar siyah beyaz
Her bende bir sen var
İnsan unutkan biraz
…”

 Pentagram
 Bir

Kurban’ın albümünü dinlerken aklıma Pentagram Grubunun bu harika albümleri geldi. “Bir” albümünü de yaklaşık olarak aynı duyguları hissederek dinlemiştim. Albümü dinlediğimden beri Pentagram grubundan bu tarzda bir tane daha bekliyorum. Bu grup Türkçe sözler konusunda da çok iyi. Onları dinlerken Aşık Veysel’den Ömer Hayyam’a uzanan bir söyleşiyi dinliyormuş hissine kapılıyorum.




Bir
“…
Korkma ondan bundan
Ne ölümden ne hayattan
Bu dünyada gördüklerinin
Hepsi bir, hepsi Hakk’tan

İnsanoğlu kendini arar
Dünya döner milim milim
Eğer geçip gidersen bugün
Yarım kalan işin var senin”

Sır
“…
Uyan, aç gözlerini
Ömür biter yol kalır.
Uyan, aç artık kalbini
Akıl biter sır kalır
…”

Flört
Cemiyette Pişiyoruz

Kim Bunlar grubundan sonra evrilen grup Flört olarak yoluna devam etti. Flört gurubunun ilk albümü Cemiyette Pişiyoruz’dan çok farklıydı. Bu yüzden bu albümdeki bir şarkıyı duyduğumda, bildiğim Flört olduğuna inanmakta zorluk çekmiştim. Flört grubunun bu albümü benim için oldukça içsel yani ruhani. Beyoğlu’nda bu CD’yi bulabilmek için tüm müzik marketleri dolaşmam gerekmişti. Yine olsa yine yaparım. Üstelik Demli adında yeni bir albüm çıkarttılar bu albüm de oldukça başarılı. Demli, son günlerde sıkça dinlediğim albümlerin başında yer alıyor.
Cemiyette Pişiyoruz albümü bana Mevlana’yı da hatırlatıyor. İlk albümleri ile aralarındaki farkı Flört de şöyle anlatmış sanırım:

Cemiyette Pişiyoruz
“Sevgilim anla beni farklı yerlerdeyiz şimdi
 Nasıl anlatsam?
 Ben bana bakıyorum beni bende arıyorum
 Nasıl anlatsam?
 Hamdık pişeceğiz inşallah
…”

Modern Ortam Romantikleri
“…
Hepsi boş, hepsi rüya
Hepsi sende…
Yok haliyle.
Sadece ayrılık rüzgarı
Yaptı bil ki böyle…”

Mete Özgencil
Olmalı

Mete Özgencil’in bir albümü olduğu pek bilinmez. Çoğumuz onu Candan Erçetin gibi popüler insanların arkasındaki adam olarak tanırız. Bir bakmışsınız Umay Umay’la düet yapmış, bir bakmışsınız Hande Yener’in ya da Tarkan’ın bir şarkısını yazmış hatta Hepsi Grubu’nun klibini çekmiş. Kısacası ne iş yaptığı bile belli olmayan bir garip adam bu. Dikkatli dinlenince popüler şarkılarının ardında bile ruhani taraflar var, insana ait genellemeler var ama sadece asıl anlatmak istediklerini basitleştirilmiş sözlere aktarmış gibi geliyor bana. Böyle düşünmemin sebebi; kendi albümündeyse çok daha ağır bir dil kullanmış olması. Ağırlığı kelimelerde ve anlatımında değil, sözlerin içeriğinde saklı. Şarkının bir yerinde kendimi Bilge Karasu’nun Gece kitabında buluyor gibiyim. Bir garip adam, bu kadar başarılı bir albüme rağmen perde arkasında olmayı seçiyor. Keşke bir albüm daha yapsa…

Olmalı
Yaşanır ağır ağır büyük aşklar tomar tomar gelir üstüme birikir
Yetişir ağır ağır çocuklar da kendini tanır sonra hemen unutur
Olmalı eğer ipler senin elindeyse eğer çek göster
Göster bana ne kadar çelimsiz ve sevimsiz olduğunu… olmalı

Paylaşmak Lafına Bayılıyorum
“…
Dendiğinden olmuyor ki,
Olduğundan deniyor söz.
Unutmuşsun, görmüyorsun;
Aşk insanı tok tutuyor…"

 Gökhan Kırdar
 Tüür Yağmur Duası

 Gökhan Kırdar’ı tanıtmaya gerek yok elbette ama iki parçadan oluşan bu albümü oldukça ilginç.  Bir şaman ayinin içindeymişim gibi hissettiriyor. Enstrümantal albümleri dinlemekten pek keyif almama rağmen, bu albümün sözleri de içinde saklıymış gibi ya da ben öyle anlıyorum.










İlhan İrem
Koridor

Aslında İlhan İrem başlı başına bir konu ama kendimce ruhani albümleri topladığıma göre, İlhan İrem’den kısacık bahsetmemek olmazdı. Dinlememiş olanlar için söylemek gerekir ki İrem’in tüm albümleri ruhani. Onun albümlerinde Mevlana, felsefe, inanışlar, sosyal konular, gerçek sevgi kavramı gibi pek çok şeyi bulmak mümkün. Kısacası sizde ne varsa ona yani içinizdekilere ışık tutacak, düşünmeye yönelik şarkılar bunlar. Aslında ruhani demekten kastım da sorgulamaya yönelten, hayattaki duruşunuzla ilgilenen albümler olmaları. İlhan İrem’i yazının sonuna koydum ama bunun sebebi ilk olarak onu keşfetmiş olmam. Kendimce keşfim de bu albümle başladığı için Koridor’dan alıntılar yapmayı mantıklı buldum. İlhan İrem’in kendine özgü, simgesel bir anlatım tarzı var. Bu albümden alıntı yapabilmek için pek bir düşündüm. Yine de çekip çıkaracağım bir kısım bulamadım çünkü neresinden alsam bir tarafı askıda kalıyor. Yani tek bir dörtlük, albümün içeriği hakkında fikir vermiyor. Ben de bir şarkının Mevlana’nın yazdıklarıyla örtüştüğünü düşündüğüm bir kısımdan alıntı yapmaya karar verdim. Elbette bu sadece benim fikrim

Ninni Sevgilim
İlhan İrem
“…
Senin için bütün pencereler…
Arşınla sokakları birini tıklat
Kapıyı ben açacağım, tanıyamayacaksın
Yüzüm gözüm başka olacak
Bana, benden kaçtığını söyleyeceksin
Sonra sevişeceksin
Aklın bende olacak bileceğim
Birimizden birimize duygusuz diyeceksin


Sislerin içinde rasgele buluşuyoruz
Bin şüphe içinde öylesi tanışıyoruz
Ellerim senden ötelere uzanır seni yakalayamaz bir türlü
Her yerde sen her şeyde sen
Hangisini seçeyim?


Sevgilim her yerdeyiz, ben de öyleyim
Gecen yalnızlığın sislerin benim
Dağıt bitir her şeyi yine karşındayım
Bütün kaçışlarında arkandayım.”

Mesnevi
Mevlana
(Divan-ı Şems-i Tebriz 1372: A1: 168)

“İstediğin kadar üzerinde çalış, beni tanıyamayacaksın,
          benim ne olduğumu gördüğünden yüzlerce kez farklı olduğum için.
Kendini benim gözlerimin arkasına koy ve beni kendimi gördüğüm gibi gör,
          senin görmeyeceğin bir yerde mesken tutmayı seçtiğim için.”

Son yıllarda Türk Rock Müziği’nde epey gelişme oldu. Eskisi kadar takip edemiyor olsam da yeni yeni grupların ve albümlerin çıktığına tanık oluyorum. Ülkemizde pek çok konuda olduğu gibi insanlar dinledikleri müziğe de pek sahip çıkmıyorlar. Konu Türk grupları olunca, bu konuda daha açık fikirli davranmak gerektiğini düşünüyorum. Çoğumuz sevdiğimiz albümleri satın almayı aklımızdan bile geçirmiyoruz.  Oysa ki albümlerini ya da şarkılarını beğendiğimiz insanların, bu yolda bir adım daha atabilmeleri için albümlerinin satılması gerekiyor. Madem müzik yapamıyoruz ki çok iyi yapanlar da var, iyi olanları, sevdiklerimizi destekleyelim o zaman., ki devamı gelebilsin.

Ebru

03 Kasım 2010

Mısır Kahire

Kısa süreli Türkiye tatilimizin ardından evimizden ayrıldık. 2 saatlik uçak yolculuğuyla, gemiye katılmak üzere Süveyş Kanalı’na doğru yol aldık. Mısır’ın Kahire şehrine indi uçağımız.
    Gemiye katılmak üzere bizi karşılayan acente, bavullarımızla beraber bizi bir minibüse yerleştirdi. 3 saat süren yol boyunca şoför, aynı yolları döne döne bizi Süveyş yakınlarına ulaştırdı. Bu yol süresince hiç tabela görmediğimizi düşünecek olursak yine de büyük bir başarı kaydettiğini söylemem gerek.