Uzun zamandır içime işleyecek, duygularımı hallaç pamuğu
gibi savurup atacak bir film izleyeyim deyip duruyordum. Eşimin sayesinde
gerçek oldu dileğim. “Taare Zameen Par” “Yerdeki
Yıldızlar”… Doğru kabul edilenlere ulaşmak için büyürken insanlar, uzaklaşan
büyülü güzel düşlere sahip çocuklar yerdeki yıldızlar.
Şuan evrenin gizemini çözmüşçesine dingin, coşkulu ve
mutluyum.
Ön yargılarımla başladı film, gördüğüm yerde kaçmak
isteyeceğim bir oğlan çocuğuna, sarılıp ağlamak istememle sona erdi. 2007 yılında
yayınlanmış, yönetmeni Aamir Khan. Bazı fotoğraflarda olduğu gibi hayran
bırakan renkleri var Hindistan’ın ve birçok filmde beni rahatsız eden ama bu
filmde çok hoşlandığım animasyonlar. Aamir Khan ve Darsheel Safary’in
oyunculukları, Darsheel’in bakışları, mimikleri şahane. Ve filmde kullanılan
şarkıların sözleri öyle güzel ki, yazmak isterim.
“Biraz tatlı, biraz ekşi.
Biraz yakın ama çok uzak değil.
Bana gereken, tüm ihtiyacım olan, tüm ihtiyacım olan özgür olmak.
Dokunacak kadar yakın olmasına rağmen kaybolur bir anda, sanki bir serap.
Düşlerin dokusu, bir süveter gibi ısıtır beyaz bulutların ötesindedir benim dünyam.
Biraz yakın ama çok uzak değil.
Bana gereken, tüm ihtiyacım olan, tüm ihtiyacım olan özgür olmak.
Dokunacak kadar yakın olmasına rağmen kaybolur bir anda, sanki bir serap.
Düşlerin dokusu, bir süveter gibi ısıtır beyaz bulutların ötesindedir benim dünyam.
İzin ver de gireyim,
izin ver, şüpheliyim.
Vardır benim gibi,
daha daha niceleri.
izin ver, şüpheliyim.
Vardır benim gibi,
daha daha niceleri.
Yalnız değilim uyur-gezer, yarı
uyanık adım atıyorum sendeliyorum.
Yalnız değilim, uyur-gezer, şaşkın yürürken tökezliyorum.
Hala şüphelerim var acaba batan güneş tekrar doğacak mı?
Dünyam bir çözüldü mü herkesi şaşırtacak.
Gözlerim açık nasıl da koşuyorum, nasıl da koşuyorum öte-dünyaya..
Sonra kuş gibi süzülüyorum, tam da olmak istediğim.
Uçan binlerce kanat gökyüzünü keşfediyor.
Çok fazla dönemeç var, takip edilecek çok fazla yol ve keşfedilecek bir dünya.”
Yalnız değilim, uyur-gezer, şaşkın yürürken tökezliyorum.
Hala şüphelerim var acaba batan güneş tekrar doğacak mı?
Dünyam bir çözüldü mü herkesi şaşırtacak.
Gözlerim açık nasıl da koşuyorum, nasıl da koşuyorum öte-dünyaya..
Sonra kuş gibi süzülüyorum, tam da olmak istediğim.
Uçan binlerce kanat gökyüzünü keşfediyor.
Çok fazla dönemeç var, takip edilecek çok fazla yol ve keşfedilecek bir dünya.”
İlk 10-15 dakikasında kızgınlık ve bezginlik olsa da, 165
dakika boyunca yoğunluğu hiç azalmadı hissettiklerimin.
Daha önce bir çok filmde kullanılan bir hikayesi var aslında,
dışlanmış, farklı öğrenciyi hayata bağlayan bir öğretmen. Herkesin hayatında da
vardır belki o hikaye, birisi gelir farklı bir adım atmayı, başka bir gözle
bakmayı, ayağa kalkmayı ve belki koşmayı öğretir. Ama filme dair tek başlık
kesinlikle bu değil, ön yargılardan, herkesi bir örnek yapmaya çalışmaktan,
koşuşturup hayatı kaçırmaktan bahsediyor çokça.
Eğer filmi izlemediyseniz yazının buradan sonrasını bence
hiç okumayın, hatta bence her hangi bir yerden konusunu da okumadan izleyin. Ishaan
Awasthi dokuz yaşında okuma ve yazma zorluğu çeken, çevresindekilere karşı tepkili,
büyülü hayal dünyasında yaşayan bir çocuk. Ailesi onu disiplinsiz ve inatçı
olduğu için bir yatılı okula gönderiyor. Katı eğitimi olan okul, ailesinin onu
terk edişi ile depresyona giriyor ve içine kapanıyor. Okula vekil sanat öğretmeni
olarak gelen Ram Shankar Nikumbh, onu ve disleksi hastalığını fark ediyor. İşte
artık güzel bir şey olmalı derken, film umut dolu abartısız, doğal bir yeniden
doğuş hikayesine dönüşüyor. Gözyaşları da bundan sonra yüreğe iniyor sanırım.
Sean Peen’e bir kez daha hayran olduğum “This Must Be the
Place”e dair yazmak istiyordum. Çok güzel bir filmdi 10 üzerinden 8 verirdim
sanırım ama “Yerdeki Yıldızlar” 9+umut, mutluluk, hüzün ve sevgi oldu.
Düşlerinizi hiç kaybetmemenizi ve keyifli seyirler dilerim…
Özlem…
Özlem…
1 yorum:
Yorum Gönder