22 Ekim 2012

Ayça Şen-Hırs ve Ceza


Bu kitap bittiği için üzüldüm. Okurken çok keyif alıyorum Ayça Şen kitaplarından. Vapurda, otobüste resmen ağzım açık gülüyorum. Kitap ilginç bir şekilde başladı. Giriş kısmında şöyle bir cümle vardı: “Şimdi okuyacağınız roman, Türkiye’de yazılmış en enteresan roman olmasının yanı sıra, eminim ki, pek çoğunuzun hayatını derinden etkileyecek.” Böyle büyük laflar etmesini garipsedim. Derken bu anlatımın kitap kahramanının dilinden olduğunu idrak ettim de rahatladım.

Hırs ve Ceza’da, kahramanımız yazar olmak için, işini bırakıp annesinin evinde yaşamaya başlar. Hem yaşadıklarını ve düşüncelerini, hem de büyük eserini günlük olarak bizimle paylaşır. Kitabına başladığı anda çok satanlar listesine gireceğinden de emindir:

“Tabii kitapta yazım hatalarına bakmıyorum, bu editörün işi çünkü. Bir de bu yurt dışı işi var yani. Henüz hiç yurt dışına çıkmadım ve vizyonumun gelişmesi için bunu sık sık yapmam gerek.”

Bu “yani”li cümlelerle sıkça karşılaşıyoruz. Bazen olması gerektiğinden fazla geliyor, kulak tırmalıyor ama ona da alışıyorum. Hatta bu yazıyı yazarken bile kullanmak istiyorum bu “yani”leri.

Ayça Şen’in iki kitabını okurken de aynı şeyleri hissediyorum. Sanki aynı yerlerde büyümüşüz de aynı basit şeyleri düşünüp gülmüşüz gibi. Böyle doğal bir dili olmasına hayranım doğrusu. Aslında kitaptan birçok alıntı yapacaktım ama notlarımı tekrar okuyunca yine aynı şekilde bir gülme aldı beni. Oradan koparıp buraya alıntılayınca anlamsız olabileceğini düşündüğüm için diğerlerini koymaktan vazgeçtim. Bir an önce elimdeki kitapları tüketerek Şen’in diğer kitaplarını almalıyım. Siz de benim kadar güler misiniz bilmiyorum ama yine de ilaç niyetine okumanızı tavsiye ediyorum.


Hiç yorum yok: