Bugün bir sahafla tanıştım. Bir sahafla tanışmak ne de
güzeldir. Bazı mekanlar, insanlar vardır ki onlarla ilk temasınız diğerlerinden
farklı olur. Nesi farklı diye sorulmaz. Sizin ayarlarınızda uçuşan frekans her
ne ise ayar gerektirmeden aynı dilde yayın yapıverir şaşar kalırsınız. Bu sahafın
kapısından girdiğimde böyle bir duyguya kapıldım.
Bugün olduğu gibi şehri keşfederken karşılaştıklarımı “yazarak
kaydetme” seremonimi daha sık yapmalıyım. Hatta hep yapmalıyım. Böylece geleceğe
kendim için düştüğüm bu notlara, çok sonra, unuttuğum adımlarım olarak göz
gezdirebilirim. Tıpkı dün akşam yaptığım gibi. Aslında bugün tanıştığım bir
sahaftan bahsedecektim ama yazmak beni yine başka yerlere götürdü. Öyleyse yazdığım
günlerin keyifli şevkine nasıl kapıldığımı da anlatayım.
Pek romantik olmayan bu hikaye Google Plus uygulamasının
mailime yolladığı bir mesaj ile başladı. Yakın zamanda bu uygulamanın benim
için kapanacağını üzülerek bildirmişler. Bir de üzerine, o kapanışı yaptıktan
sonra bazı blog yorumlarının da kaybolacağını eklemişler. Blogda yazılan
yorumlara şöyle bir bakıp çıkayım dedim, çıkamadım. Gülümsedim, hatırladım ve
tekrar mutlu oldum. Derken hepsini kendim için kaydetmek istedim. Uyku saatim geldi
geçti, fakat ben bu kayıtları bitiremedim. Uzun zaman yazmamanın ardından, pek
de okum çekimi olmayan bu yazıyı bu kadar uzatmak beni ayrı bir neşelendirdi nedense.
Nihayetinde ne güzel günlerdi şu “sürekli yazdığım günler”
dedim. “şöyle oturup da bugün tanıştığım sahafı ballandırarak anlatmasam mı?” diye
düşündüm. O güzel günlerin çağrısıyla, bugün şehrimin bilmediğim bir sahafını tanıtmak
üzere tüm o kelimelerle beraber burada toplanmamızın öncesi işte böyleydi.
Daha öncesinde ise; günlerden bir gün Nadir Kitap sitesinde
bir kitap arıyordum. Derken aradığım kitabın İzmir’de ulaşabileceğim mesafede
bir sahafta olduğunu gördüm. Bu sahafın acaba bir adresi ve tarifi var mıdır
diye bakarken şöyle bir blog yazısına rastladım: “montaignekafası” Kendisine bu
yazısı için teşekkür ederim. Bir blog nelere kadir. Bu yorum üzerine üşenmedik
kalktık gittik.
İzmir’in daha önce hiç geçmediğimiz Agora arkasındaki ara sokaklarında
yürürken doğru yere gittiğimizden emin değildik doğrusu. Ardından o küçücük
sahaf penceresini gördük. Tam da yemek saatine denk getirmişiz, içeride
kimsecikler yoktu. Sokaktan geçen bir mahalleli “yakında geleceklerini, belki
bir yere kadar gitmiş olabileceklerini söyledi” sağolsun, yardım eden insan başımız üstüne. Bunun
üstüne camekana yapıştırılmış kartta yazan telefon numarasını çevirdik (lakin
eskiden öyle yapardık), biraz bekledik ve kapılar bize açıldı.
Eski ahşap binanın o güzel oymalı kapısından geçince
dışarıda gördüğümüzün aksine kocaman bir alan karşıladı bizi. Bizimle ilgilenen
beyefendi oldukça kibar ve ilgiliydi. Aradığı kitabı, pek çok karışık sahafın
aksine, yeni yerleştirmiş gibi buluverdi. Biraz dolaşıp çıktık ama bir yanım,
adım attıkça çıtırdayan o ahşap binada ve o güzel sahafta kaldı. Linkte sahafın
adresini görebilirsiniz, sanmayınız ki o fotoğraf bir yerlerden alıntı:
Fersuden Sahhaf Adres için tıklayınız
Fersuden Sahhaf Adres için tıklayınız
Eminim pek çoğunuz ikinci el kitaplar için nereye bakacağını
biliyordur ama yine de bilmeyenler için hatırlatalım. Nadir Kitap sitesinde
aradığınız kitabın, sahafınızda olup olmadığına bakarak bu tip sahaf
ziyaretleri yapabilirsiniz.
Mutlu okumalar…
Ebru
7 yorum:
Sen hep yaz Ebru'cuğum 😘
Canımsın! Sen de öyle, yazmalarımız hiç bitmesin.
Çok teşekkürler paylaşımın için.��
Ben teşekkür ederim
Çok teşekkür ederiz.
çok tatlış bir yazı olmuş .bu arada bu sahafı ben de çok sevdim adam gönlü zengin dedikleri cinsten .nadirkitaptan aldığım bir kitap diğer sahafta kalmamış ve fersuden sahafta varmış ve bu sahaftan da aldığım henüz kargolanmamış kitapların yanına eklemek ikinci bir kargo ücreti vermeyeyim diye sadece kitap parasını hesaplarına göndermek istiyordum ki kendisi kitabı hediye edeceğini söyledi ... herkese sevgiler
Değerli yorumunuz için teşekkürler Ayşegül Hanım. Böyle sahafların varlığı çok güzel. Anlattığınız kadarıyla hâlâ bozulmadan devam ediyorlar, ne mutlu. Umarız çoğalıp büyüsünler....
Yorum Gönder