Endonezya en çok uğradığımız ülkelerden biri oldu. Daha önceki yazımda Pemancingang şehri ile ilgili gözlemlerimi yazmıştım. Bir ülkeye ilk kez geliyorsam eğer bu benim için daha çok ve belirgin gözlem yapabiliyor olmak demek. Bu yüzden Endonezya insanına ve kültürüne ait diğer yazılarımın üzerine koyacağım bir şey olmayacak. İşte burası da diğer Endonezya şehirlerine benzeyen, Pemancingan’a nazaran daha gelişmiş bir şehir.
Ve yine kısa bir bot yolculuğu ile suyun üzerinde ilk dalgaya teslim olacakmış gibi asılı duran evlerin, önüne çamaşırlar asılmış bahçelerinin ve pencerelerinin önünden geçiyoruz. Bu yazıyı yazarken iki haftadır kara parçasına adım atmadığımı düşününce suyun üzerindeki izbe evler buradan bakınca bana çok çekici göründü. Buna rağmen öyle bir evde yaşamak konusunda hala kaygılarım var.
Bu sevimli evler arasından çıktık karaya. Gezebileceğimiz bir alışveriş merkezine geçtik oradan. Fiyatlar alışveriş için oldukça uygundu, diğer şehirlerin aksine üzerimize uygun giysiler, mağazalar, yemek yemeye uygun pek çok restoran ve kafeler vardı. Biz de bu gördüklerimizden olabildiğince nasiplendik. Yazılacak pek bir şey olmadığından sizi çektiğimiz fotoğraflarla baş başa bırakıyorum. Aşağıda gördüğünüz meyvenin adı Dragon Fruit yani ejderha meyvesi. Çok yumuşak, az şekerli güzel bir tadı var. Ben çok sevdim. Poşettekiler de "yıldız meyvesi." Onu yemedima ama dilimlenince yıldız şeklinde oluyor. Tadının çok da farklı olmadığını biliyorum. Bir de uzak diyarlardan Türk bir yazara ait tek kitap:" Orhan Pamuk, Kar."
Ebru
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder