11 Ağustos 2011

Sezgin Kaymaz-Ateş Canına Yapışsın

Çok severim Sezgin Kaymaz’ı. Hatta tek bir kitabı hariç tümünü okumuşluğum vardır da buna dayanarak düşünmeden son çıkan kitabını da aldım, okudum. Kitaplarında ölüm ve hayat temasına ilginç bir bakış açısıyla yaklaşan yazarın bu halinden çok hoşlanır, fantastik denebilecek konulara kayışını ilgiyle takip ederim. Fantastik dediysem öyle uçan kazlar, süpürgeli cadılar değil de biraz hayatın bilinmeyenlerinden, başka alemlerden gelmiş karakterlerden oluşabilir anlatımları. Zindankale’sinde ayrı, Geber Anne’sinde ayrı tatlar vardır da onları okurken hissettiklerimi çok az kitapta hissedebilmişimdir.

Velhasıl bu kitap hiç tatmin etmedi beni. Cennet’ten kovulan Adem’in hikayesini anlatıyor da anlatmasa da olurmuş dedim yazık ki. Elbette sevdiğim yönleri oldu, altını çizdiğim, ayırdığım, bazen sorular sorduğum zamanlar da oldu kitabın içinde ama Sezgin Kaymaz’ın Lucky’sindeki doluluğu bu kitapta bulamadım. O basit ve akıcı anlatımı Ateş Canına Yapışsın’da da mevcuttu tabii, benim derdim anlatımdan çok içerikle. Hatta belki de kitabı okuyanlar aynı ilgiyle okumuşlardır da benim beklentim biraz yüksektir, o yüzden tatmin olmamışımdır, kim bilir?

Kitapta Sezgin Kaymaz’ın güzel ve basit tanımlamalarından biri “sabır”;

Sabır, tembel tembel oturup beklemekse eğer, ne demeye bir fazilet olsun? Bilakis canlarım benim, bilakis şu demek sabır: ‘Hiç bekleme, sakın durma, ne olup bitiyorsa senin için olup bittiğini idrak et ve başına gelenlere başına yağan yağmur damlaları muamelesi yapıp kaldığın yerden devam et.’
…yapmak gerekeni yapmak misal; kulak vermek gerektiğinde kulak verip dinlemek, harekete geçmek gerektiğinde harekete geçmek, evet, tabii, beklemek aynı zamanda, ama öyle bir beklemek ki, yalnız ve yalnız, beklemek gerektiği için beklemek… Yani ritim…yani ahenk!”

“Şükür, her varlığın ilahi sistemde kendine verilen rolü oynamasıdır…
…Şükür, bir sonsuzdan bir sonsuza, her şeyin ve herkesin yalnız ve yalnız Yüce Tanrı dileğiyle mevcut olduğunu bilmek, her işin, her oluşun ve olmayışın, aslen bu ilahi dileğin gereği olduğunun idrakine varmak…
…Şükür, canın gerçekte gördüğünü gözünün de görebilmesi hüneridir…”

“Şu sabır meselesi. Buradaki şeyin oradaki bir şey yüzünden olduğunu idrak etmek! Ve idrak etmek oradaki bir şeyin de buradaki bir şey yüzünden olduğunu. Her şeyin her şeyle, herkesin herkesle fıtri bağı, alakası olduğunu görebilmek gözü…”


Ne kadar çok bilirsen o kadar çok canın acır… Acının kendisi: Bilmek

Bilmek lanetlenmektir demenin bir başka yazılmışı. İşte böyle, biraz hoşluk biraz hayal kırıklığı, yine de Adem ve Havva’nın öyküsü böyle bir bakış açısıyla hiç anlatılmadı…

Ebru

2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

şükür üzerine yazılan çok güzeldi ..

MorBaykus dedi ki...

Ben de onları çok sevdim Buket, her zaman başarabilmek dileğiyle...
Ebru