27 Nisan 2014

Çanakkale ve Bozcaada

Tatilin kötüsü olmaz derler. Olmaz elbet, ama bu tatil gördüklerimin en güzelleri arasındaydı. Sıcağı sıcağına yazmayınca devamı gelmiyor diyerek, hemen yazmak, fotoğraflar eklemek istedim. Çünkü paylaşırsam ve kayda dökersem hem uçup gitmeyecek hem de burada okuyup da bu rotayı izlemek isteyenler ve kaldığımız mekanlarda konaklayanlar olursa paylaşımımız güzel bir amaca hizmet etmiş olacak.
Çok ayrıntıya girmeden daha çok fotoğraflarla anlatmak istiyorum gördüklerimizi. İzmir'den çıktık yola, ilk mekanımız Çanakkale'ydi. Orada misafirperver dostları ziyaret ettik. Önce Gelibolu Yarımadası'na geçerek şehitlikleri gezdik. Abide ile sonlandırdığımız bu gezi neredeyse bütün günümüzü aldı. Bu yoğun gezinin ardından Çanakkale merkeze döndük ve balık yemek üzere kalabalık bir mekana girdik. Bir şehri orayı iyi bilen dostlarla gezmenin en iyi lezzetlere nokta atışı ulaşmak gibi güzel bir tarafı var. Tavsiye ederim, Çanakkale'de bir yemek molası verecekseniz ve deniz ürünleri seviyorsanız burası uğrayabileceğiniz leziz bir mekan.

Oradan kahve içmek üzere başka bir mekana geçtik. Burası bana öğrencilik yıllarımı hatırlattı. Tarihi Yalı Hanı'nda kahve içmek oldukça keyifli.

Ardından sahilde herkesin buluşma yeri olan Şakir'in Yeri'nde on iki yıldır görmediğim okul arkadaşımla buluştuk. Uzun yılları kısa konuşmalara sığdırıp, bu sahil şehrindeki turumuzu sonlandırdık. Pek de güzel oldu.

İkinci günümüzü hiç planda yokken Bozcaada'da geçirmeye karar verdik. İnternetten konaklama yerlerine göz gezdirdik ama niyetimiz gözümüzle görüp hoşumuza giden bir yer bulmaktı. Biraz dolaştık. Bazı mekanlar dönem itibariyle henüz açılmamıştı. Aslında çok aramadık, gördüğümüz üçüncü konaklama yeri Aral Tatil Çiftliği'ydi, şöyle bir göz atıp "burada kalsak mı kalmasak mı" diye düşünürken bir yandan bahçeyi gezdik, bir yandan da mekan işletmecileri ve personelin güler yüzü ile karşılaştık. Nuri Bey'in samimiyeti ve çiftliğin güzelliği hızlı karar vermemizde etken oldu. Ardından işletme sahibi Ahmet Bey'le tanıştık. Hemen yerleşip bahçeyi gezmeye koyulduk. 


Aral Tatil Çiftliği'ni anlatmaya neresinden başlasam bilemiyorum. 23 odalı çiftlik geniş bir alan üzerine kurulmuş. Konaklanan odaların bir kısmı taş evlerden oluşuyor, bir kısmı da sonradan eklenmiş. Sezon tam açılmadığı için bizimle beraber sadece iki oda doluydu. Yaz dönemi oldukça yoğun geçmekteymiş.Bu nedenle mekanın huzurundan bolca yararlandık. Her odanın üzüm ya da üzümün işleniş tekniğiyle ilgili bir ismi var. Bizim odamız Karasakız idi. Odanın tarihçesi ise şöyle; "Çiftliğin tek ikinci katıdaki suit odası. 1800'lerde inşa edilmiş olan Çiftliğin sahiplerinin her dönemde ev olarak kullandığı bölüm. Oda, ismini adanın muhteşem şaraplık siyah üzümünden alıyor."












Çiftlikteki hayvanlar, dinlenmenin bir başka yolu. Hepsi de tek tek o kadar sevimliler ki. Tüm fotoğraflarda çiftliğin köpeği Çıtır yanımdaydı, benimle dolaştı, bahçede yanımızda uzandı. Sonra onunla güzeller güzeli tavuskuşu Osman'ı fotoğraflamak için bol bol bahçeyi dolaştık.





Bir başka dikkat çekici unsursa sanatsal detayların böylesi güzel yerleştirilmiş olmasıydı. Bu kadar çok detayı kusur yaratmadan birleştirmek çok güzel bir yetenek örneği. Ahmet Bey bu ayrıntıların daha çok eşinin katkısı Arzu Hanım'a ait olduğunu söylüyor.














Osman'ı bir sabah kapınızda bulabilirsiniz:


Bu bahçede saatlerce oturabilirdik, ama yine de Bozcaada'nın merkezini gezmeden olmaz dedik. Merkez oldukça küçük ve sevimli. Sokak aralarında dolaşmak, eski Rum evlerini izlemek bile güzel.


Dışarıda yemek yeyip güzel bir kafede kahvemizi içip Nuri Bey'in söylediği gibi gün batmadan çiftliğe geri döndük. Bozcaada'nın Rüzgar Enerji Santrallerinin bulunduğu yerde gün batımını izlemek çok güzel olurmuş. Bunun üzerine Ponante Burnu'na doğru yola koyulduk.

Of of, yazarken bile içim ürperiyor, o kadar güzeldi ki fotoğraflar da yetmeyecek anlatmaya. Bir yanda çok sevdiğim rüzgar gülleri, bir yanda önümüzdeki uçurumun ufkunda batmak üzere olan bir güneş.




Günü batırıp çiftliğe geri döndük. Bu sefer bize hoş sohbetiyle Nuri Bey eşlik etti, bir de bahçenin ortasında odun ateşi yakınca gece daha bir güzel sohbet daha koyu oldu.

Sabah kahvaltısından sonra hayvanlarla bolca vakit geçirip, bahçede otururken çok güzel bir yağmur iniverdi. Bahçe daha da güzelleşti böylece.




Fotoğrafları ayıklamak o kadar zor oldu ki uzun uzun yazamadım, yine de fotoğrafların mekanı yeterince anlattığını sanıyorum. Burada bir gece kalmamıza rağmen günlerce kalmış gibi dingin ve huzurlu bir ruhla ayrıldım. Dilerim aynı duygularla burayı ziyaret edersiniz.

Dört günlük tatilimiz burada bitmedi ama benim pilim şimdilik burada bitti. Devam etmeyi umuyorum...

2 yorum:

eeai dedi ki...

bayıldım ,hem fotoğraflar çok güzel hem de çok güzel anlatmışsın :)

ebr dedi ki...

Çoook teşekkür ederim canım, kendisi fotoğraflardan da güzel :)