20 Ekim 2010

Turkuaz O...


Bir süre bilet fiyatlarını protesto edip gitmediğimiz Turkuazoo ile sonunda tanıştık. Bir alışveriş merkezi içerisinde kurulan ilk akvaryummuş ve gerçekten görülmeye değer. Üstelik bir kaç kez. 

Babası tutkuyla dalmayı seven, her yıl aşkla tekneye koşan bir mavi yolcu olan ben, ironik olarak balıklardan korkarken, üç yanım balıklarla çevrili tünelden, bir kez daha geçmek istediğime göre, evet kesinlikle tekrar tekrar gidilebilir. Genelin aksine çok serbest bir ortam, saatlerce gezebilir, istediğiniz kadar fotoğraf çekebilirsiniz. Burada durmayın, şuradan geçmeyin, ona dokunmayın gibi levhalar yok. Oldukça bakımlı ve temiz bir ortam. Girişte yeşil bir perdenin önünde şaşkın bir fotoğrafınızı çektirip, çıkarken şaşkınca baktığınız yere bir köpekbalığı eklenmiş olarak alabiliyorsunuz. Deniz canlılarına dair belgesellerin gösterildiği bir perde ve hediye ya da anı olarak saklayacağınız çeşitli ürünleri alabileceğiniz bir satış bölümü var.


 




Dalgıçlar hafta içi saatte bir, hafta sonları yarım saatte bir balıkları besleyerek ziyaretçilere el sallıyor, belirli aralıklarla Sualtı Penceresi'nde gösteriler yapıyorlar.


    Köpekbalıkları gerçekten sinirli ve karizmatik görünüyor...


    Oysa piranhalar çok sevimliler..

    Garip, güzel, şaşırtıcı... Yaşananları etkileyici kılan duygularsa burada pek çoğu hissedilebilir.





    Ah işte bu balık sohbet etmeyi sevdiğim iki dostumla, sessiz sedasız uzun uzun sohbet etti.

    Ve sonra başka bir balık gelince gitti kendisi :)

    İşte bu da, akvaryumunun içinde bir sağa bir sola gidip duran, çook sevdiğim balık...

    Ve denizatları öyle naiflerdi ki!


    Fotoğrafını çekemedik, son bir akvaryum vardı çıkışa doğru, içi atıklarla, bulanık, çamurlu bir suyla       dolu... Maviliğinin, yeşilliğinin içinde binlerce renk ve güzellik barındıran denizlere neler yaptığını anlatıyor insanın (?)

Özlem
Işık ve sevgiyle...

Hiç yorum yok: