16 Temmuz 2011

G.Afrika Cumhuriyeti ve Safari



Bu, Afrika’ya ilk ayak basışım. Gelmeden önce nasıl bir şeyle karşılaşacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çünkü benim bildiğim Afrika, pek çok yönden fakir, pek gelişmemiş bir bölgeydi. Oysaki bu ülke düşündüğüm Afrika’ya hiç benzemiyor.

Richards Bay oldukça gelişmiş olduğunu her halinden belli eden bir şehir. Bu şehir çok büyük değil, merkez olarak gezdiğimiz yer alışveriş merkezini oluşturan binalardan ibaret. Bu haliyle Amerika’ya çok benziyor. Amerika’da evler arasında yer alan marketlerin mimari ve tip olarak da aynısı. Burası için anlatılacak pek bir şey yok. Alışık olduğumuz bir manzara. Fiyatlar biraz yüksek.

Burada yürürken siyah insanlar kadar sarışın insana rastlıyoruz. O yüzden kendimizi çok ayrıksı hissetmiyoruz. Sanki turist dolu bir bölgedeyiz ama Afrika asıllı olmayan bu insanlar burada yaşıyorlar. Çok değil yirmi-otuz yıl önce Afrika’nın asıl sahipleri siyahi insanlar sokakta beyaz tenli birini görünce kenara çekilip, selam durmak zordaymışlar. Bir grup siyahiyi başlarında üniformalı bir beyaz elinde kırbacıyla yönetmekteymiş. Çok yazık. Neyse ki şuanda böyle bir durum yok. En azından herkes eşit gibi görünüyor. Aşağıdaki fotoğraflar gezdiğimiz market alanına ait:




Kadınlar çok bakımlı çocuklar çok sevimliler. Hepsinin saçlarını tek tek inceliyorum. Bazısı tel tel örülmüş, bazısı bilinçli olarak düzleştirilmiş bazıları da bakımlı bir doğallıkla kıvır kıvır görünüyor. Onların saçlarına bayılıyorum, çok güzeller. Net bir çocuk fotoğrafı alamadığım için bu fotoğrafla idare etmem gerekti. Aşağıda flu görünen ufaklığın saçları da kendisi gibi sevimliydi:




Gezimizin en ilginç ve güzel kısmına gelelim; safari! Bu bölgede safari yapılabildiğini öğrenince hemen bir sonraki günümüzü planlıyoruz. Safari bölgesi Richard Bay’a bir buçuk saat uzaklıkta. Mekan sabah sekizde açılacağı için sabah altıda yola koyuluyoruz.  Kendi arabamızla gezmek ya da safariye daha uygun bir cip kiralamak mümkün. Bizi buraya getiren araçla devam etmek bize daha uygun görünüyor. Safari yaptığımız bölgenin adı; Imfolozi, Wilderness Area Hluhluwe-Imfolozi Park.


Bu tura, buralı alan şoförümüzle beraber altı kişi katılıyoruz. Bodur ağaçlarla dolu çok büyük bir arazi görünüyor önümüzde. Buranın harika bir havası var, sonbahar sabahı gibi serin ve oksijen dolu. Son dönemimiz ya yaz ya da kış aylarının ortasında geçtiğinden böyle bir havayı çok özlemişiz. Biraz üşüyüp, oksijeni bolca içimize çekiyoruz. Şu dönem buranın kışı, gölgede kalan yerlerde üzerinize bir hırka almanız kafi. Safari bölgesiyse öğlene doğru oldukça sıcak olacak.


Ağaçlar arasından ilerliyoruz. Bu gezinin tamamı arabanın içinde geçecek çünkü göreceğimiz hayvanlar doğada serbest olarak dolaşıyor. Hem onları ürkütmemek hem de tehlikeye mahal vermemek adına, yani kendi güvenliğimiz için arabadan inmememiz gerekiyor. Pür dikkat pencerelerimizden dışarıyı izliyoruz, bir hayvan görürsek kaçırmayalım diye. Önce karşımıza işte bu domuz çıkıyor. Fotoğraflardan birkaçı bizimle aynı yolculuğu yapan arkadaşlarımıza ait, onların da izniyle bu fotoğrafları yayınlıyorum, bu domuzun fotoğrafı onlardan biri:


Arabayı durdurup fotoğrafını çektikten sonra yolda salınarak yürüyen zebraları görüyoruz. Harika hayvanlar. Onları yol boyunca eşleriyle görüyoruz galiba hiç yalnız dolaşmıyorlar..

Sonra bir bizon:

Tekrar zebralardan sonra sanırım bunlar ceylan. Üzerlerinde kuşlar, öylece duruyorlar.




Sonra karşımıza ağaçların boyunu geçmiş ve bir şeyler yiyen koca bir fil çıkıyor. Kulaklarını havalandırmasını izlemek harika. Biraz uzakta olduğundan ve pek de kıpırdamadan yemeğini yediğinden çok net göremiyoruz ama yine de çok sevimli görünüyor.

Tekrar bizonlar çıkıyor karşımıza derken şapşal bakışlı o kadar uzun o kadar sevimli zürafalar:


Derken ağacın üzerinde gezinen maymunlar, yola taşmış olanlar arkadaşlara ait fotoğraflardan:



Gelmeden önce İstanbul, Büyükçekmece sahilinde gördüğümüz, tahminimizce bir tavuk cinsi:



Yol uzun, mekan da oldukça geniş olduğundan ne zaman hangi hayvanla karşılaşacağınız belli değil. Tüm hayvanları görme şansınız olduğu gibi sadece birkaçına da denk gelebilirsiniz, arazi çok büyük. Belli yerlere dinlenme alanları kurulmuş, aynı zamanda süs eşyaları, safariye ve Afrika’ya özgü etnik süs eşyaları satan dükkanlar var. Bunlardan birine uğrayıp yolumuza devam ediyoruz.



 

Başka bir yerde bir şeyler atıştırmak için ara veriyoruz ki büfenin çatısına tünemiş yarasaları görüyoruz. Çatılar da yarasalar kadar ilginç:



Önümüzden farklı renklerde değişik boylarda kertenkeleler geçiyor.



Bu arada su kenarında kertenkeleye benzeyen yaklaşık bir metre boyunda ama yassı bedenli bir sürüngen görüyoruz ama fotoğrafını çekemeyeceğimiz kadar hızlı hareket ediyor. Tekrar zürafalara denk geliyoruz. Yol boyunca bizim gibi o bölgede dolaşan araçlar bir hayvan türünü gördüklerini belli eder halde kenarlarda durmuşlarsa diğer araçlar da onların yanında duruveriyor ne gördüklerini anlamak için. Ağacın önünde durmuş yukarıya bakan araçtaki insanların neye baktığını merak ederek duruyoruz yanlarında. Onlar orada olmasa muhtemelen görmeden geçeceğimiz, gezginlerin çok nadir rastlandığını öğrendiğimiz bir hayvan görüyoruz. Ağacın üzerine öylece yayılmış koca bir aslan:

Bu aslana çok yakın mesafede duruyoruz. Hani ağaçtan atlayıverse üzerimize atılacak. Arabanın kapısını açıp bol bol fotoğrafını çekiyoruz. Sonra bir su kenarında kayanın üzerinde güneşlenen bir timsaha denk geliyoruz:



Dinlenme mekanlarından birinin bahçesinde devasa bir örümcek ağı var.

Aşağıdaki haritada bu bölgedeki hayvan sayıları da yer alıyor. Hayvanlar sabit bir yerde durmadıklarından, gezginler, hangi hayvanı en son nerede gördüklerini bu tabela üzerindeki haritaya mıknatıslı hayvan isimlerini yerlere koyarak gezecek olanlara yardımcı oluyorlar.


Bu yolculuk oldukça uzundu. Hayvanat bahçesinde bir saatte görebileceğimiz hayvan çeşidini burada altı saat süren yolculuk boyunca gördük, ama hayvanları doğal ortamında gezinirken izlemek oldukça ilginç bir deneyimdi. Bir başka gün alışveriş merkezine giden yol üzerinde otopark kenarında zıplayan altı maymunu görmek daha da ilginçti. Sokağımızda dolaşan kediler gibi yol üzerinde maymunlar olması çok garip. Daha sonra yollarda maymunlara yiyecek verilmemesi gerektiğiyle ilgili uyarılar rastladık. Uzun zamandır yaşadığım en ilginç yolculuktu.

Ebru

Hiç yorum yok: