O kadar uzun zaman olmuş ki yazmayalı, lafa nereden başlayacağımı bilemedim. Dolayısıyla her bilemeyişte olduğu gibi," işe bu cümlelerle başlayıvereyim de yazının gelişi kendiliğinden dökülür herhalde" dedim. Yazamamaktan ya da durgunluktan değil, tersine yaşamın durdurulamaz akışı yüzünden bir türlü oturup da iki satır ekleyemedik blogumuza. Nihayet Özlemcim yılbaşı yazısıyla güzel bir giriş yaptı.
Akıp giden zaman içinde okunan kitapların, izlenen dizilerin, filmlerin üzerinden epey geçtiği için konusu edilir mi bilemiyorum ama en son izlediğim konserle başlamak benim için en iyisi olacak. Meğer ne kadar güzelmiş küçük bir şehirde büyük etkiler uyandıracak etkinliklere tanık olmak, örneğin güzel bir Ezginin Günlüğü konseri izlemek.
Yalova’da sanıyorum yeni yeni etkinliklerine başlamış olan Rauf Dinçkök Kültür Merkezi’nde 18 Ocak gecesi Ezginin Günlüğü konserindeydik. Konserle ilgili söylenecek çok bir şey yok aslında, böylesi deneyimli ve müziğe “sanat” olarak yaklaşan bir grup için yapılabilecek pek bir yorum olduğunu düşünmüyorum. O gece sahnede tiyatro izler gibi kendimizden geçerek, ilgi çekmek için gösterişe ihtiyacı olmayan naif ve samimiyet dolu bir grubun konserini izledik. Sahnedeki tiyatral dizilişlerine, kendilerinden emin hallerine, heybetli ama mütevazi duruşlarına tanıklık ettik.
Ezginin günlüğü benim için okul yıllarımda bolca dinlediğim bir grup olduğundan olsa gerek, geçmişle bugün arasında masalsı bir şeyler dinliyormuşum gibi hissettim. Ah bir de “Gemi”yi söylemesinler mi? İşte o zaman uzaktaki Sevgili gelip yanıma oturuverdi:
Ah, küçücük gemi, sulara attın şimdi kendini, delisinAh, yakarlar seni, dönmezsin bir daha geri, delisin
Ah, deniz olayım, tuzumu rüzgârda savurayım, deliyim
Ah, ne yelken ne yel, köpüklerde kaybolayım, deliyim
Kime sorsam dönüşüm yok
Nereye gitsem mavi
Yelkenimde deli rüzgâr
Her yanım tuz, deliyim
Ah, peşimde rüzgâr, ne yağmurlar dost ne bir kıyı var,
deliyim
Ah, düşlerim kaldı, yalnızım düşlerim kaldı, deliyim
Ah, yaralı kalbin, sönüp gidecek yaralı kalbin, delisin
Ah, küçücük gemi, dönmezsin bir daha geri, delisin
Konserde hissettiklerimi anlatacak kelimelerim oldukça sınırlı, ne diyeyim işte, çok hoş çok güzel, ruhuma huzur enjekte eden saatlerdi benim için. Evet çok sevdim, çok beğendim ama ne yalan söyleyeyim gözlerim bir yandan Hüsnü Arkan’ı aradı. Grubun onsuz eksik olduğunu, yetersiz olduğunu düşündüğümden değil elbet ama onu da görmek ne hoş olurdu. Grup elemanlarının her birinin ayrı ayrı başarısı tartışılmaz, o yüzden tek tek anlatmayacağım fakat Eylem Atmaca’nın sahneye kattığı o kadın olmanın hoşluğundan bahsetmeden edemeyeceğim. Öyle güzel, süs düşkünü değilimdir. Yine de Eylem Atmaca o güzel sesinin yanında güzel elbisesi, duruşu ve güzelliğini tamamlayan gülüşüyle o kadar hoştu ki ben konserin bir kısmını onu tatlı tatlı seyrederek geçirdim. Estetik düşkünüyüm evet.
Sözün özü, Yalova’ya geldiği ve bana bu zevki yaşattıkları için öncelikle Ezginin Günlüğü’ne, etkinliğe ve bu konsere aracılık eden herkese çok teşekkür ediyorum. Ediyorum ama bir yandan da Rauf Dinçkök Kültür Merkezi’nden bahsetmek istiyorum. Burası, mimari tasarımıyla ödüller çok hoş bir yapı. O kadar organik ve doğal görünüyor ki uzunca bir süre mekanın dış kaplaması yüzünden inşaatın yarım kaldığını düşünmeme neden olmuştu. Malum, beton yapılara alışkın bir İstanbullu olarak bu yapı bana pek de bitmiş görünmedi. İçeride bitkilerin olduğu bu doğal mekanın tiyatro salonu, isterdim ki o kadar doğal olmasın ve biz montlarımızla üşüyerek oturmak zorunda kalmayalım. Ayrıca konser boyunca ses sistemi problemsiz ve iyiydi ama ton o kadar düşüktü ki oturduğumuz yerden şarkılara eşlik etmeye çalıştığımız vakit, gruptan çok yanımızda oturan insanların sesini işittik. Diliyorum bu aksaklıklar -bana göre aksaklık, belki herkes için problem teşkil etmemiştir- Kültür Merkezi’ndeki etkinliklerin henüz başlamasından ötürüdür.
Ben de bu yazıyı Ezginin Günlüğü gibi bitireyim:
Ben de bu yazıyı Ezginin Günlüğü gibi bitireyim:
Benim adım ebruli biraz gerçek bira rüya
Yalanımı sevsinler Aşk'sız dönmüyor dünya...
Ebru
4 yorum:
ah ah çok severim Ezgi 'nin Günlüğü'nü, hatta bundan sebep Ezgi ismini bile pek bir severim :) Ayrıca bannera bayıldım, ne hoş öyle.
Çok teşekkür ederiz Leyla Hanım,
Sevgiler...
Ezginin Günlüğü en sevdiğim grup şu anda...Herbir şarkısı ayrı bir rengi sarar içimde...Canlı canlı izlemek istediğim nadir santçı/gruplardandır. İyi ki gitmişsiniz :)
Umarım en kısa zamanda izleyebilirsiniz Sevgili "N.Narda" ve Gökkuşağı sarar içinizi.
Yıllardır yeniler ve eskiler içinde sürekli dinlediğimiz, sevdiğimiz bir grup gerçekten. Her dinleyişte başka başka şeyler anlatan şarkıları var...
Yorum Gönder